Hayatına çekmek istediğin o şey her ne ise onu hayal et. Gerçekten iste ve ona sahip olduğunu düşün. Evet, yapacakların bu kadar basit. Sen sürece inandıkça ve o şeye gerçekten sahip olduğunu düşündükçe evren senin için çalışacak. Böylece, o istediğin her ne ise onu sana getirecek!
Bu satırlar sana bir yerden tanıdık geliyor mu? Evet, tam olarak çekim yasasından bahsediyoruz. Günümüzde oldukça popülerleşen bu kavram, yeterince odaklandığımız ve sürece inandığımız takdirde istediğimiz o şeyin bize geleceğini vaad ediyor. Kimileri bu yasanın gerçekten işlediğini söylüyor. Ancak burada çoğunlukla bahsedilmeyen nokta, bu yasayı uygulayan kişinin hayalini kurduğu o şey uğruna mücadele edip etmediği.
Bunu bir örnekle açıklayalım. Diyelim ki yeni bir araba almak istiyorsun. Her gece almak istediğin o arabanın fotoğrafına bakıp ona sahip olduğunu hayal etmekle mi yetiniyorsun? Yoksa hem hayal ediyor hem de alabilmek için çalışıyor musun? Burada kritik olan nokta tam da bu! Ancak çoğunlukla bizlere gösterilmeyen kısım da bu. Çünkü, bu tür yöntemlerle her şeyin kolayca bize geleceğinin söylendikçe kendimizi atalete hapsediyoruz. Bir şeylerin kendiliğinden düzelmesini bekliyoruz ve hiçbir şey yapmıyoruz, daima öteliyoruz. Böylece farkında olmadan kendimizi sabote ediyoruz. Dışarıdan bir gücün gelip bizi içinde bulunduğumuz durumdan çıkartmasını bekliyoruz. E olmuyor mu, o zaman da vazgeçiyoruz. Bu şekilde hayallerimizden ve hedeflerimiz biraz daha uzaklaşarak kendimizi sabote ediyoruz.
Atalet öğrenilen bir şey mi?
Teknolojik gelişmeler hayatımızı birçok açıdan oldukça kolaylaştırdı. Ancak beraberinde getirdiği sorunlar da göz ardı edilemez. İşte atalet de bu sorunların başında geliyor. Teknoloji, son yıllarda işlerimizi oldukça hafifletiyor. Hatta öyle ki bir şeyler yapmak için zihnimizi yormaya bile gerek kalmıyor. Çünkü akıllı cihazlar bizim yerimize de düşünüyor!
Artık arkadaşlarımızın numarasını ezberlemeye gerek kalmıyor mesela. Zaten telefonda rehber var ne gerek var ki buna? Bir konuda bilgi almak için kütüphanelere de gitmemiz gerekmiyor, o işi de telefonlarımızdan çözebiliyoruz. Bizim yerimize araştırıp bulan var nasılsa…
Bunlar ufak detaylar gibi gözükse de bizleri tembelliğe sürükleyen etkenlerden sadece birkaçı. Özellikle de büyüklerimizi düşündüğümüzde onların ne kadar da hızlı ve her işi kendi halleden insanlar olduğunu görebiliriz. Çoğu zaman bir şeyleri çözmek için sabredemezler. Ancak biz, bilgisayarımızın şarjı olduğu sürece, canımız ne zaman isterse işimizi yapabiliyoruz. Zaten kolayca hallolacağını bilmek de bizi tembelliğe itebiliyor. Bu da kendimizi sabote etmemize neden olabiliyor. Tüm bunları düşününce evet, atalet biraz da öğrenilen bir şey. Belki de biz rahata alıştıkça daha da tetiklenen. Yine de yanlış anlaşılma olmasın, teknolojinin sağladığı imkanlardan faydalanmak oldukça faydalı. Ancak, bu kadar kolaya alışmak ve bir şeylerin başkaları tarafından çözülmesini beklemek bizi atalete sürükleyebilir.
Sen harekete geçmedikçe başarı sana gelmeyecek!
Çekim yasası, dua veya hayatımızı kolaylaştıran ürünler. Bunlar sorumluluğu bizden alıp herhangi bir şeye atfeden etkenler. Biz hayalini kurduğumuz o arabaya ulaşalım ama bunun için dua edelim veya evrene mesajlar gönderelim. O da bizim işimizi çözsün. Olayların bizim dışımızda bir şeye bağlı olması ne kadar da rahatlatıcı değil mi? Yani bir şey olmuyorsa bu senin başarısızlığından veya yeterince çalışmadığından değil, en fazla “gerçekten” yeteri kadar istemediğinden.
Sorumluluğu başkalarına yüklemek nasıl da kolay. Ancak bu doğru değil. Bu senin hayatın. Başarılı olmak da başarısızlık da çoğu zaman senin elinde. Hayalini kurduğun şeye ulaşıp ulaşamayacağını iraden, mücadelen ve zihninde biten bu süreç belirliyor. Eğer tanınmış biri olmak istiyorsan, ünlü olmayı yattığın yerden bekleyemezsin. Bunun için bir şeyler yapman gerek. Aynı şekilde, yüksek almak için dua ettiğin o sınavı da çalışmadığın sürece geçemezsin. Bu nedenle, her şeyin zihninde bittiğini ve başarılı olmak için emek vermen gerektiğini unutmamalısın.
Alarmı bir saat ertelemek
Çalan alarmı bir saat ertelemek kulağa ne kadar da masum geliyor değil mi? E çok yorgunsun, işlerini bir saat ertelersen ne olur ki? Çok şey olur! Çünkü o bir saat, seni hayallerinden ve hedeflerinden uzaklaştıracak kadar etkili. Eğer sen alarmı bugün bir saat erteliyorsan muhtemelen bunu yarın da yapacaksın. Böylece masumane görünen bu bir saat, sürekli hayatından çalıdığın kısır bir döngüye dönüşecek. Üstelik kendini sabote ettiğin bu süreç sadece uyanma esnasında da olmayacak. Televizyonu kapatırken, sosyal medyada gezinmeyi bırakacakken veya yürüyüşe çıkarken. Bu erteleme tutumunu 5 dakika dahi olsa her birinde yaptığını bir düşün. Gün içinde, haftada, ayda veya yılda ne kadar zaman kaybedeceksin.
Evet, belki bu zamana kadar sürekli farkında olmadan kendini sabote ettin. Ancak bunu değiştirmek de yine senin elinde! Bu satırları okurken hayalindeki fiziğe, üne veya başarıya ulaşmak adına koyduğun hedefler her ne ise onları daha fazla öteleme ve hemen harekete geç! Çünkü hayallerin oturduğun yerden sana gelmeyecek. Ama sen bunun için çabaladıkça her şeyin nasıl da yoluna girdiğini göreceksin.
Kendini sabote etmeyi bırak. Hiçbir şey kafanda kurduğun kadar zor değil. Evet, sabah yürüyüşe çıkarken sıcacık yatağından kalkmak seni biraz zorlayabilir. Ancak etkisini görmeye başladıkça buna alışacaksın. Bu nedenle geçmişte yapmadıklarının farkına vardın mı, tamam. Artık bunun için üzülmenin değil, hayalini kurduğun “sen” için çabalamanın zamanı. Mutluluğun zamanı!
Ani Nalyan
Yoksa sen hala DeepSport’u indirmedin mi? Sporun yeni haline aşağıdaki linklerden hemen ulaşabilirsin!
Google Play: https://play.google.com/store/apps/details?id=com.deepsport.exercise.demo
