Mükemmel fizik algısı, bizlere pazarlanan ve ulaşmamız gerektiği öğretilen bir illüzyon. Üstelik bu o kadar geçmişe dayanıyor ki, bizler zaten işleyen bir sistemin içinde büyüyoruz. Yani bunu sonradan öğrenmiyor, henüz büyürken deneyimlemek zorunda bırakılıyoruz. Gerek toplum baskısıyla gerekse kendimize uyguladığımız psikolojik şiddetle çağdan çağa farklılaşan bu güzellik algısına ve mükemmel fizik akımına ayak uydurmaya çalışıyoruz. Örneğin, yaşadığımız dönemde revaçta olan şey zayıf olmak ise; şok diyetler, mucizevi çaylar ve zayıflatan korse gibi ürünlere yöneltiliyoruz. Burada tabii ki medyanın da etkisi göz ardı edilemez.
Medyanın sıkça zayıf kadın imgesi üzerinden özgüveni, mutluluğu ve güzelliği pazarladığını görüyoruz. Biz de tüm o “zayıf olursam çok sevilirim!” gibi düşünceleri merkeze alarak o mükemmel fizik imgesine ulaşabilmek adına kilo verme sürecine giriyoruz. Bu süreçte hedefimiz bir an önce kilo vermek olduğundan baskı uygulayıp kendimizi aç bırakıyoruz. Böylece, kilo vermek uğruna kimi zaman yeme bozukluklarına da sebep olabiliyoruz.
“Mükemmel fizik” ulaşması mümkün bir şey midir?
Kısa yoldan kilo vermenin yollarını ararken hayalimizdeki vücuda ulaşmanın sağlıklı olmaktan geçtiğini unutuyoruz. Kaldı ki sağlığı baz alarak kilo verme sürecine girdiğimizde, “mükemmel” bir fiziğe ihtiyacımızın olmadığını da görebiliyoruz. Geçmişte kilolu olmanın popülerliği yerini nasıl 90-60-90’a bıraktıysa ve bu da günümüzde nasıl büyük göğüs ve geniş kalçaya evirildiyse bunun stabil bir durum olmadığı ortada. Bu standartların peşinden gitmektense kendimizin en iyi ve en sağlıklı haline erişebilmek için çabalamamız daha doğru bir yaklaşım olacaktır.
365 gün ≠ istikrar
Kendimizin en iyi haline ulaşmak, sadece belirli boy ve kiloda olmaktan da geçmez. Burada önemli olan sağlıklı beslenmeyi, sporu ve kendimize yapacağımız her türlü yatırımı bir yaşam tarzı haline getirmemizdir. Yaşam tarzı desek de bu 365 gün boyunca bu şekilde ilerleyecek diye bir şey de yok. Her gün spor yapmak zorunda değiliz mesela veya her an sağlıklı besleneceğiz diye de bir şey yok. Çünkü istikrarlı olmak, bir şeyi 7/24 yapmak veya yapmamak değil. Bir gün spor yapmadık diye önceki yaptıklarımız boşa gitmez. Tabii ki hedeflediğimiz şey kaslı bir vücuda sahip olmaksa sporumuza ve yediklerimize dikkat etmemiz gerekir ve bu konuda istikrarlı olmamız gerekir. Ancak kararlılığımız, hırsımız ve isteğimiz sınırlarımızı aşmamalı.
Hedeflediğimiz yere bir an önce ulaşabilmek için kendimizi, bedenimizi ve psikolojimizi görmezden gelmemeliyiz. Bu nedenle ulaşmak istediğimiz şey her ne olursa olsun önce kendi sınırlarımızı bilmeli ve kendimizi harap etmeden ilerlemeliyiz. Kısaca, o hamburgeri yedik diye verdiğimiz tüm kaloriyi geri almayacağız. Canımız gerçekten onu yemek istediyse kendimizi suçlamadan, özgürce yiyeceğiz. Çünkü, yedikten sonra kendimize acı çektirmenin, cezalandırmanın da bir anlamı yok. Önemli olan sonrasında önümüze bakabilmemiz. Ertesi gün daha fazla kalori açığı bırakarak, salata yiyerek veya cardio yaparak bile toparlayabileceğimizi bilmeliyiz. Burada önemli olan, sevdiğimiz yüksek kalorili yemekleri kendimize yasaklamak değil; yedikten sonra bunun normal bir şey olduğunun bilincinde olup aynı motivasyonla yolumuza devam edebilmemizdir.
Bedensel sağlık tek başına yeterli midir?
Bedensel bir sağlıklı halinden konuştuk, evet. Ancak sağlıklı bir yaşam sürmek, sadece dengeli beslenmek ve düzenli spor yapmaktan geçmez. Beden sağlığıyla paralel olarak zihin sağlığımıza da yatırım yapmamız gerekir. Çünkü, zihnen sağlıklı olmamız ve bu konuda kendimizi geliştirecek aktivitelerde bulunmamız her anlamda iyi bir yaşamı beraberinde getirecek.
Bu doğrultuda beslenme ve sporun yanında öz-bakım, öz-saygı ve öz-şefkat gibi becerileri de ekleyip hayatımıza bu şekilde devam edersek; bizlere vadedilen özgüveni, mutluluğu ve güzelliği gerçek anlamda deneyimleyebiliriz. Bu nedenle kendimize zaman ayırıp bize neyin iyi geldiğini görmeliyiz. Bu, oturup sadece düşünmek, yoga veya meditasyon yapmak ya da açıp bir podcast dinlemekle bile olabilir. Böylece kendimizle ilgilendiğimizde ve hem bedenen hem de zihnen sağlıklı olduğumuzda kendimizi başkalarıyla kıyaslamaktan ziyade kendimize odaklanacağız. Sonu olmayan bir yarışta olmaktansa kendimize yatırım yapıp bu akışta yol alacağız. Bu da sadece bedenen bir farklılığı değil, her anlamda iyi bir yaşamı ve güzelliği beraberinde getirecektir.
Kısıtlamaların ve cezaların olduğu, kendinizi yıpratacağınız bu süreçtense; kendinize odaklanacağınız ve neye ihtiyacınızın olduğunu bulacağınız bir yaşam tarzı sizce de daha cazip değil mi?
Ani Nalyan
Yoksa sen hala DeepSport’u indirmedin mi? Sporun yeni haline aşağıdaki linklerden hemen ulaşabilirsin!
Google Play: https://play.google.com/store/apps/details?id=com.deepsport.exercise.demo